1941-1944
 yılları arasında Üçoyuk köyün(67 evi ile 11 kulübesi vardır.) savaş esnasında ayakta durmamücadelesi anlatılmaktadır. Buna karşın gelenek ve göreneklerini yitirmeyen, ateş altında dahi kültürünü yaşatan bir halktır. Romanda iki anlatıcı vardır. Hem hâkim bakış açısı hem de üçüncü bakış açısı vardır. Kısasa romanın özetine değinirsek; Ankar Ağa’nın üç oğlu vardır. İki oğlunu cephe de kaybeder. Diğer oğlu ise cepheden dönerek kolhozun müdürü olur. Köyün postacısı olan Yollu, okulda öğretmen eksikliğinden dolayı on yedi yaşında öğretmenliğe başlar. Daha sonra Birleşik kolhoz adı altında bazı köyler göç ettirilir. Üçoyuk köyü ise Amudarya kıyılarına taşınır. Atalarının topraklarını geride bırakmanın üzüntüsü altında yeni yerlerine alışmaya çalışmışlar ve kendi kültürlerini devam ettirmeye çalışmışlardır. Çünkü o kumlar, bir medeniyeti ve kültürü temsil eder.1 Üçoyuk köyün büyüğü olarak bilinen Ankar Ağa, halkın içinde sözü geçen biridir. Köyün kültürüne sıkı sıkıya bağlı olan ve köyün âdetlerini yerine getirerek önemini belirtmiştir. Roman boyunca Mahtumkulu ile ilgili söylediklerini ve Türkmen atasözlerini Ankar Ağa’dan işitmekteyiz. Türkmen sözlü edebiyat geleneğini ortaya koyarak Türkmen kültürünün seyrini göstermektedir. Özellikle Türkmen edebiyatının ilk örneklerini veren ozan Mahkumkulu’nun sözleri ve şiirlerin de yer alması hem esere anlam katmıştır hem de Türkmen edebiyatını merak eden okurlar için de yeni bir bilgiyle kapı açmıştır. Romanda geçen bazı kavramların açıklaması olarak kitabın son bölümüne kısa bir bilgi de eklenilmiştir.

Türkmen halkının hayatını ve milli unsurlarını yansıtan atasözleri, samimi ve orijinal bir üslupla dile getirilmiştir. Yapı ve kuruluş özellikleri bakımından Türkiye Türkçesindeki atasözlerinden farklı değildir.2 Kumlular3 romanında geçen atasözlerini ve halk deyişlerini sayfa sırasına göre aktaracağız.

“Diri izzet u ikramdan doymaz, ölü ayetten” (a.g.e., s.10)

“Yer sert olunca, öküz öküzden bilir” (a.g.e., s.38) – (a.g.e., s.107) – (a.g.e., s.373)

“Korkağı kovsan cesur olur” (a.g.e., s.49)

“Kırk yıl kıran olsa da, içinde eceli gelen ölürmüş” (a.g.e., s.52)

“Kurnazlık da yerine göre kahramanlıktır” (a.g.e., s.53)

“Ak deveyi gördüysen görmedim deme” (a.g.e., s.54)

“Namert olayım, sağ kalayım” (a.g.e., s.54)

“Namussuz yaşamaktansa namuslu ölmek iyidir” (a.g.e., s.54)

“Türkmen için namus candan da azizdir” (a.g.e., s.54)

“Kışın kışa benzemezse; yazın yaza benzemez” (a.g.e., s.55)

“Çıplak için yaz evla” (a.g.e., s.55) – (a.g.e., s.105)

“Ayaz yemiş eşek” (a.g.e., s.55)

“Kuru ağaç yanar söner, canlı ağaç meyve verir” (a.g.e., s.58)

“Misafir, misafirden kıskanır, ev sahibi ikisinden de” (a.g.e., s.70)

“Misafir kendi rızkıyla gelir demişler” (a.g.e., s.70)

“Yârinden ayrılan yedi yıl ağlar, yurdundan ayrılan ölünceye kadar” (a.g.e., s.81)

“Kaçan da ya Allah demiş, kovan da” (a.g.e., s.83)

“Yerden yalnız çıkan” (a.g.e., s.89)

“Ölüsüne saygı göstermeyen, dirisine de saygı göstermez” (a.g.e., s.92)

“Buğdayın aşın yok ise, buğday sözün yok muydu?” (a.g.e., s.92)

“Çölde doğup, çölde yaşa; yemeğin buğday ekmeğiyle kavurma, içeceğin devenin sütüyle, ayranı olsun” (a.g.e., s.100)

“Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır” (a.g.e., s.104)

“Elim günüm olmasa, ayım günüm doğmasın” (a.g.e., s.105)

“Ateşi karıştırma öçer, komşuyu sıkıştırma göçer” (a.g.e., s.105)

“Silah yarası biter, dil yarası bitmez” (a.g.e., s.106)

“Diş bela, diş kale” (a.g.e., s.107)

“Geçeni hatırlama” (a.g.e., s.119)

“Kedinin hızı samanlığa kadar” (a.g.e., s.121)

“Dünya tesadüflerle dolu, halkın ağzıysa efsanelerle” (a.g.e., s.125)

“Dilencilik yapmaya da kuvvet lâzım” (a.g.e., s.127)

“Yüzden utananın, yüzü kurusun” (a.g.e., s.139)

“Kendisini öven yiğit çürük olur” (a.g.e., s.150)

“İyilik kötülüğe galebe çalar” (a.g.e., s.157)

“İnsan başı taştan da sert” (a.g.e., s.161)

“Aldatmak için çocuk olmak gerek” (a.g.e.,161)

“Yiğit sade gerek, Türkane yahşi” (a.g.e.,s.164)

“Zararın neresinden dönülse kârdır” (a.g.e.,s.164)

“Tavşanın sevdiği, doğduğu tepe” (a.g.e.,s.179)

“Başı değil sonu hayırlı olsun” (a.g.e., s.182)

“El ile gelen düğün bayram” (a.g.e., s.184)

“Kamışı gevşek tutarsan, elini keser” (a.g.e.,s.191)

“Yerin içinde şoru kurusun, adamlar içinde piri” (a.g.e., s.199)

“Bir başım var, bin işim” (a.g.e., s.213)

“Vurgu güçlü olunca yün kazık yere girer” (a.g.e., s.219)

“Sükut ikrardan gelir” (a.g.e., s.223)

“Bir tutam ot, deveyi yardan uçurur” (a.g.e.,s.230)

“Ayrana gelen tabağını saklamaz” (a.g.e.,s.259)

“Kişi arkadaşından bellidir” (a.g.e., s.272)

“Yılanın sevmediği yarpuz, nereye gitse karşısına çıkar” (a.g.e., s.273)

“Toprak sert olunca öküz öküzden bilirmiş” (a.g.e., s.283)

“Hesaplı dostluk uzak gider” (a.g.e., s.286)

“Ağaç ne kadar uzasa da meyvesi yere bakar” (a.g.e., s.287)

“Kuru laf karın doyurmuyor” (a.g.e., s.288)

“Kesmeyince kanamaz” a.g.e., s.290)

“Koca öldü hatun talak” (a.g.e., s.293) – (a.g.e., s.294) – (a.g.e., s.344)

“Gezmek ömürden” (a.g.e., s.295)

“Bir kıtlığın bir bolluğu” (a.g.e., 314)

“Yatan öküze yem yok” (a.g.e., s.319)

“Yedi ölç bir kes” (a.g.e., s.328)

“Üçü birisi hana yarar” (a.g.e., s.328)

“Suyu getiren de bir testiyi kıran da bir” (a.g.e., s.331)

“Yetimin aşı yazın pişer” (a.g.e., s.333)

“Sahibine lazım olunca, komşusuna haram” (a.g.e., s.344)

“Güçlü çakılınca yünden kazık yere girer” (a.g.e., s.345)

“İt kağnı gölgesinde yürür de kendi gölgesi sanırmış” (a.g.e., s.357)

“Başım dik karnım tok” (a.g.e., s.363)

“Eğri oturup doğru konuşmak” (a.g.e., s.366)

Romanda geçen bütün atasözü ve halk deyişlerini sıraladık. Aynı sözün geçtiği sayfaları ise yanına parantez içinde ilave ettik. Halkın yaşam biçimini ortaya koyan sözlü kültür, Mahtumkulu ile daha da belirginleşmiştir. Roman kahramanı olan Ankar Ağa’dan Mahtumkulu’dan söz ve mısralar okuyacağız. Mahtumkulu hakkında kısa bilgi verdikten sonra eser de geçen söz ve mısraları da ilave ederek konumuzu tamamlamış olacağız.

Mahtumkulu: Klâsik Türkmen edebiyatının ilk örneklerini veren ozan, 1733 yılında Türkmenistan’da doğmuştur. Türkmen edebiyatının da ilk ozanı olarak kabul edilir. Eserlerinde sosyal-kültürel konularına değinmiştir. Vatan, millet, birlik ve beraberliği de şiirlerine işleyen Mahtumkulu, devrin en büyük şahsiyeti olarak anılır. İnsanların yaşamlarıyla pekişen Mahtumkulu’nun söz ve şiirleri artık hayatlara pusula olmuştur. Berdinazar Hudaynazarov, ele aldığı bu eser ile Mahtumkulu’dan etkilendiğini göstererek yansıtmıştır. Buradan yola çıkarak Hudaynazarov’un toplumsal değerlerine ne kadar önem verdiğini ve bir toplumu veyahut bir devleti ayakta tutan esas temelin kültür olduğunu da izah etmiştir. Şimdi Kumlular romanında geçen Mahtumkulu’ya ait kısımları belirteceğiz.

“Söz söylesen, söz aslına yet yahşi” (a.g.e.,s.10)

“Lanetlenmiş oğul ha doğdu, ha doğmadı” (a.g.e., s.97)

“Yerin yerden, erin erden farkı çok, Müşkil şu ki, konuşurken denk olur.” (a.g.e., s.107)

“Üç katı ki, deli derya, Bir kat yerde bin kavga...” (a.g.e., s.119)

“Günde yüz bin kişi ayrılsa cihandan O kadar dünyaya gelen de vardır.” (a.g.e., s.119)

“Şair Mahtumkulu kapının önüne çıkınca, dünyanın dört yanıda ona görünür dururmuş, diyorlar.”4

“Minnetli aş, acı olur zehirden” (a.g.e., s.202)

“Aslı toprak insanlık, et ile kana geldin” (a.g.e., s.296)

Sözü tamamlarsak, altın asrın mimarı, bağımsız ve tarafsız Türkmenistan Devleti’nin kurucusu, gönüllerde makes bulan ve akılların susuzluğunu gideren “Ruhname” şaheserinin yazarı, Dünya Türkmenlerinin lideri ve Türkmen halkının ömürlük prezidenti Saparmurat Türkmenbaşı tarafından Uluslar arası Mahtumkulu Ödülü’ne layık görülen; son devrin meşhur yazar ve şairi Berdinazar Hudaynazarov, 5 Kumlular adlı eseriyle Türkmenistan’ı okurlara sevdirmiş ve Türkmenistan kültürüyle tanıştırarak bilgi hazinemizi zenginleştirmiştir. Kısacası Kumlular hem Türkmenistan’ın yansıması hem de yarım kalmış sevgilerin, özlemlerin, yürek yakan ayrılıkların romanıdır.6

--------------------------------------------------------------------
* İstanbul Üniversitesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları bölümü 2. sınıf öğrencisi

»»  Devamı Kardeş Kalemler 76. sayıda...