cananına yetse

Ne hoş gündür, musahipler, kişi cananına yetse,
Görüp türlü melâmetler, ahir dildârına yetse.

Çekip renc ü müşakkatler ki aşk yerinde âfetler,
Görüp yüz bin alâmetler, gönül ârmânına yetse.

Felek vursa ona şebhûn, yıkılsa başına gerdûn,
Görüp yüz derd-i gam-efzûn, yine dermanına yetse.

Dil ü canım harap olsa yolunda bin azap olsa,
Yanıp bağrım kebap olsa, ne ârmân canına yetse.

Melek-sîmâ, kaddi ziba, gözü ahu, yüzü hamra,
Olup çün Andelîb şeyda, gül-i handanına yetse.

olmuşum

Bir perîveş nâzenin yâre giriftar olmuşum,
Kan yutup hicrinde vasl-ı yâr için zâr olmuşum.
Ben kendimden, dostlarım, sanman haberdar olmuşum,
Bu cüdalık derdinden divane kâr-dâr olmuşum,
Hasret u endûh ile rüsva-yı bazar olmuşum.

Yüz muâlic baksa ayrılmaz tenim bîmardan,
Çekmişim yüz derdi elest bezminde bir yârdan,
Dem-be-dem ölüme yeter dil açıp nâçârdan,
Şekva kılma ey gönül, bu çarh-ı keç-reftârdan,
Kısmet-i rûz-ı ezel ile giriftâr olmuşum.

Şem’-veş baştan çıkar her gece dûd-ı iştiyak,
Dert ile bir ah-ı dil çeksem yanar heftüm revak
Dûr etmiş Yusuf’umu Yakup dek benden ırak,
Ey dostlar ta’n etmeyin, eylersem sûz-ı firak,
Dosta zar u adüvler elinde hâr olmuşum.

Bastı Mecnun’u şah-ı gam leşker-i enbûh ile,
Oldu Şirin hicrinde Ferhat-era bir kûh ile,
Tuhaf değil geçse ümid-i ömrü “ah uh” ile,
Geçti dünyadan yaranlar cümle pür-endûh ile
Mahzun söyler Andelîb, özge gülzâr olmuşum.

ölürüm

Ey şeh-i nazik tabiat, gül yüzüne ölürüm,
Ey kamer yüzlü, şeker-şirin sözüne ölürüm.
Hoş kalem o iki kaş-ı kunduzuna ölürüm,
İşve nâz edip bakan nergis gözüne ölürüm,
Hem yüzüne, hem gözüne, hem özüne ölürüm.

Bu ne devlettir ki didarın temaşa eylesem,
Sanırsın ticareti o Yusuf’a eylesem,
Ay yüzün gördüm, kendimi mest ü şeyda eylesem,
Aşkını, ey nevbaharım, gönlüme câ eylesem,
Hem başına, hem dışına, hem kaşına ölürüm.

Taht-ı dünyayı gezdim, sen dek nigârı görmedim,
Sen gibi sahip-letafet gül-güzârı görmedim,
Senin dek nazik beden çeşm-i humarı görmedim,
Dilrübalar içre sen dek şehriyarı görmedim,
Hem beline, hem eline, hem diline ölürüm.

Düşümde gördüğüm o şah-ı cihanım sen misin?
Akl u hûşum alan o kaşı kemanım sen misin?
Gönlüm içre cây olan mihribânım sen misin?
Kâmeti tûbâdan yüksek şirin zebanım sen misin?
Hem ağzına, hem diline, hem sözüne ölürüm.

Bu muhammesi senin vasfın ile kıldım beyan,
Akl u hûşum yetmez senin vasfına, ey nazik hırâm,
Vasfını desem tükenmez bu dem ta yevmü’l-kıyam,
Ben garip canım feda kılsam, sana olup gulam,
Hem boyuna, hem “oy”una, hem huyuna ölürüm.

Şükrü-lillah, sen gibi bir mâh-likâya rastladım,
Çün cemali afitâb, kaşı karaya rastladım,
Andelîb-i bînevâyım ben nevâya rastladım,
Bu ne devlettir ki sen dek padişaha rastladım,
Hem gözüne, hem yüzüne, hem özüne ölürüm.

dilber

Kurban olam göz üzre badem kapağa, dilber,
Gördü beni yapıştı gamzen bıçağa, dilber.
La’lin meyinden yoksun düştüm ayağa, dilber,
Oldu ne nev’ hâlim yetip devaya, dilber,
Katlim fikrini sorar zülfün kulağa, dilber.

Şerh eylesem tükenmez her dem sıfat-ı hüsnün,
Bağ içre gül kızardı, alıp berât-ı hüsnün,
Ağyâra hem-dem olmuş çok iltifat-ı hüsnün,
Ey şah, ben gedaya vermeyip zekât-ı hüsnün,
Bir gösterip kendini çektin kenara, dilber.

Şevkinde ey perîveş, divanedir bu canım,
Her ne günah kılsan sen cürmanedir bu canım,
Ben hasta bînevadan bîgânedir bu canım,
Vasl akşamını bulan efsanedir bu canım,
Şem’-i cemaline bak, bakma çerağa, dilber.

Gül dek yüzün gamında yok bende sabr u takat,
Rûz u şeb firakından bulmam zaman-ı rahat,
Sen olmasan zamanı kılmaz gönül ferâhet,
Cennet senin visalin, hicrin dersen kıyamet,
Sadaka olam gözüne, gel sen kucağa, dilber.

Sensiz bana gülistan güya ki nâr-ı sûzan,
Şevkinde Andelîbi salar neva-yu efgan,
Bil hüsnün kadrini, senden geçer bu devran,
Zulm ü sitem bedel kıl, koyma arada hicran,
Sadaka olam gözüne, gel sen kucağa, dilber.

Reddeyleme kapından, ey nâzenin kulunum,
Tün-gün şikeste hâtır, gönlü hazin kulunum,
Gam derdinden kararan gerçek Hindu kulunum,
Bazar-ı aşka giren bir kemterîn kulunum,
Ben zârını başından kıl sen sadaka, dilber.

Gül çehren et nümâyân bîçare Andelîb’e,
Kılsan ne olur bazen nazarı Andelîb’e,
Rahm eylemez misin hiç, avare Andelîb’e,
Bir câmı dolu tut sen mey-hâre Andelîb’e,
Naz u itabı ile varınca bağa dilber.

yanmaz mı?
(Fuzûli’nin gazeline tahmis)

Figan ki o lebi mey-gûn içip kanımı kanmaz mı?
Hazin canıma her dem zulm-ı bîdâdın kıskanmaz mı?
Yanıp şevk oduna baştan ayak cismim tükenmez mi?
“Beni candan usandırdı, cefadan yar usanmaz mı?
Felekler yandı âhımdan, muradım şem’i yanmaz mı?”

Olur o büt nikap-efgen, çekerim dertli şîven,
Felek sakfın kılıp ravzan, gazam endûh, yerim külhan,
İşim vâle, dilim elken, sözüm olur mu müstahsen,
“Gamım pinhan tutardım ben, dediler yâre kıl rûşen,
Desem ol bîvefa bilmen inanır mı, inanmaz mı?”

Çıkmış da ol mâh-ı tâbân, cemalindan cihan rahşan,
Kıvan, ey göz, gönen, ey can, içinde kalmasın ârmân,
Kıskandırma edip hayran, kılmış o vâde-yi peyman,
“Kamu bîmarına canan deva-yı dert eder ihsan,
Niçin kılmaz bana derman, beni bîmar sanmaz mı?”

Gözün pür-fitne-yi câdı, gazel-i müşk ü anber-bû,
Atarsın ok-keman ebru, kılarım canımla kabul,
Durur gönlüm ona doğru, varır eşkim olup cû-cû.
“Gül-i ruhsarına karşı gözümden kanlı akar su,
Habibim, fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı?”

Firakında ben-i bî-dil, işim müşkül üzre müşkül,
Tuttun sen gayr ile mahfil, yattım ben hasta ay u yıl,
Ser-i kûyun kıldım menzil, muradım olmadı hâsıl,
“Değildim ben sana mâil, sen ettin aklımı zâil,
Bani ta’n eyleyen gafil, seni görüp utanmaz mı?”

Sanırsın nâ-müslümanım, kılmış da kast-ı imanım,
Felekte âh u sûzanım, gözümde eşk-i galtânım,
İçimde derd-i pinhanım, ey tabip, yok mu dermanım?
“Şeb-i hicran yanar canım, döker kan çeşm-i giryanım,
Uyarır halkı efganım, kara bahtım uyanmaz mı?”

Cihanda dolu kavgadır, figân-ı Andelîbadır,
Nasıl da şûrun efzâdır, dilim vasfında güyadır,
Ona kûyunda me’vâdır, elinde câm-ı sahbadır,
“Fuzûlî rind-i şeydadır, hemişe halka rüsvadır,
Görün ki bu ne sevdadır, bu sevdadan usanmaz mı?”

aheste aheste
(Andelîb’in “Mirza Hemdem” Destanından)

Kadem koysa benim külbeme yâr aheste aheste,
Çıkar can u gönül olunca zâr aheste aheste.

Çıkıp serhoş evinden, âh ki, ol hûrlar şahı,
Kılar yüz nâle ili nigâr aheste aheste.

Kaçan olur ki cam vaslından içsem, mey-i serhoş,
Çekmişim hicrinde yıllar humar aheste aheste.

Sâbir ol, ey könül, görürsün o “ay”ı ahir,
Çıkar burcundan ol mah bî-gubâr aheste aheste.

Ki Cami çok cefa çekmek sebepten göz tutar ümid,
Gelir bu külbeme, ol şehir aheste aheste.

hoş reftarın senin

“Elif” boylu mehveşim ay mıydı ruhsarın senin?,
“Be” belin naziktir, amma, hoş reftarın senin.
“Te” düşümde (tüyşümde) gördüm de oldum giriftarın senin,
“Si” semerlik (meyvedir) leblerin, şerbet güftarın senin,
“Cim” cemalin göreli ben âşık-ı zârın senin.

“Ha” haya gitti yüzümden ay yüzünü göreli,
“Hı” hayalim kalmadı vasl-ı lebin soralı,
“Dal” derdim tâzelendi sen yanıma varalı,
“Zel” zevkim ile geldim, hizmetinde duralı,
“Rı” razılık ile oldum güzel yârin senin.

“Zı” zülfün târına bağlandı bu gönül kuşum,
“Sin” sen u sevgili dilber kalmadı aklım hûşum,
“Şın” şarap içtim lebinden ya gerçektir ya düşüm,
“Sad” sabreyleyip hemişe geçti bu yazım kışım,
“Dad” ziyalık ile olur bu cefakârın senin.

“Tı” talep kıldım tapılmaz bir senin dek hemdemi,
“Zı” zahir oldu bu gün gönlümüzün tüm gamı,
“Ayın” ayıplama akar köyünde bu gözüm nemi,
“Gayın” gamın dildi bağrım, gel, kendin kıl merhemi,
“Fe” firakın içre oldum zâr-ı efkârın senin.

“Kaf” kamerdir, ya altın, gel, ey peri-veş gül yüzün,
Kep” kafir canıma kast eylemiş câdı gözün,
“Lam” lebinin lezzeti şeht ile şekerdir sözün,
“Mim” müyesser olsa ki yanıma gelsen özün,
“Nun” nice aşüfteyim yâr aşk-ı dildarın senin.

Ağlayıp ararım ben bir seni deyip râh-ber,
Ben sana yoldaş dedim menzil uzaktır yol hatar,
Gözlerimden yaş yerine dökmüşüm kan katreler,
Men’ et, al sen Bahadır feyz-i Hak’tan bir semer,
Bağ-ı rıhletten nihâlin bergi solmasın senin.

“Vav” vefasız dilberim gelmedin hergiz karşıma,
“He” hergiz gelmez mi rahmin gözden akan yaşıma,
“Lamelif” dek lâ-cerem düştü bu sevda başıma,
“Mim” men (ben) gibi müptelayı gördüysen gel karşıma,
“Ye” yetirse gül yüzüne âşık-ı zârın senin.

sıra size yetti

İbret alın, ey halk, cihandan herkes gitti,
Ki âleme geldi her kim ukde ile gitti.
Gerçek bendeler ahret esbabını etti,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

O Hazret-i Âdem’e yetirdi ne belalar,
Havva başına saldı ne mihnet, ne cefalar,
O Nuh’a verdi ne sitem ehl-i hatalar,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

Cercis ile Şis idi nebiler kudeması,
İdris idi âlemde beşerin uleması,
Lokman Hekim idi ulusun hükeması,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

Yahya ve Zekeriyya’yı şehit eyledi küffar,
Eyüp tenine yetti Huda sun’undan azar,
Durmayıp cihandan her biri geçti büyükler,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

Yakup sitemler görüp geçti bu cihandan,
Yusuf satılıp gördü cefalar bu mekandan,
İsa feleğe gitti kaçıp ehl-i zamandan,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

Salih hani, ol nâkayı taştan be-der eden,
Musa hani, ol kuru asayı şecer eden,
Ol Lut hani, ümmeti hûn-ı ciğer eden,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

Davud’un elinde demir mum dek eridi,
Mahkum-ı Süleyman semadan tâ semek idi,
Ol Şah-ı Rüsul sâir-i dokuz felek idi,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

Kaldı mı Halil, oğlunu ol eyledi kurban,
Var mıdır Ali, Tanrı dedi kendine aslan,
Ashab-ı peygamber hani, Ebu Zer u Selman.
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

Sıbteyn7-i nebi hani, imam-ı ümem idi,
Seccade hani, âlem içre muhterem idi,
Evlad-ı peygamber hepsi sahib-i kerem idi,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

Âkil sen, İmam-ı Âzam-ı Kufi’ye nazar kıl,
Aldanma cihanın hilesine, hazer kıl,
Azık gamını eyle de, esbab-ı sefer kıl,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

Terk etti cihan mülkünü ol Hoca Ahrar,
Sultan-ı tarikat ol Kasım-ı Envar,
Şibli hani, Tanrı’ya idi mahrem-i esrar,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

Ol mürşid-i hayır hani, ki adı Hasan idi,
Ol dürr-i giranmaye, ki Veysel-Karan idi,
Ahmet Yesevi nerde, ki kutbü’l-eren idi,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

Ol şeyh Kebir etti şehadet meyini nûş,
Mansur idi salan, hani, ol bahr içine cûş,
Nakşıbent veli hani, idi şâh-ı külah-pûş,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

Şahbaz hani, o adl ile dat etti hemişe,
Hâtem idi kılan kendine hayrı pîşe,
Ferhad’ı yok kıldı, vurup başını taşa,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

İskender idi zor ile bu âlemi alan,
Rüstem hani, ol âlem içre gulgule salan,
Mağrur-ı cihan olmayın, ey yâr ile yaran,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

Kaldı mı biri, âlem içre hân u havâkîn,
Hasret ile geçti bütün sultan-ı selâtin,
Dest-gîr değil mal ile evlat, havâtın,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

Ne kıldı vefa dehr peygambere, nebiye,
Rahm etmedi ol âkıla,bâlâya, sâbiye,
Sarf ediniz evkati ukba talebine,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

Ceht eyle, kaza eyleme hiç oruç, namazın,
Kalk seher vakti, Tanrı’ya arz eyle niyazın,
Geçirme abes gece ve gündüz, kış ve yazın,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

Ata ve ana, kavim kardeşini kıl yâd,
Hem yâr, birader hani, ol pir ile üstat,
Gafillik ile etme aziz ömrünü berbat,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

Ümmet, kılarak tövbe yakanı tutuver sen,
Bu fani cihan var mı yok unutuver sen,
Pek girme bu dünyaya, ıraktan geçiver sen,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

Mestane açık sâkîsinden câmın sunmadan,
Kim kalmış ki bu kara toprağa girmeden,
Feryat, ki kaldım yine ukdeyle, görmeden,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

Ya Rab, kıl onu ravza-yı rıdvan ile ülfet,
Fazlın ile ahvaline bak, eyle inayet,
Kaldıralı hem ravzasında rûz-ı kıyamet,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

Ey Andelîb-â, geçti cihandan nice şahbaz,
Bu ömrü bekasız kılarmış bir gün-i pervaz,
Musa Kelim idi Huda’ya kılarak râz,
Âgâh olun, çarh evvelkileri netti?
Vakıf olun, ahbap, ki sıra size yetti.

....

»»  Devamı Kardeş Kalemler 54. sayıda...